10 Nisan 2009 Cuma

şu an saat 00:16 ve yrn cmn vizesi var..ben bütün hafta boyunca baz sebeplerdedn dolyı çlşamadığım için şuan bu saate makale okyrm ve korkunç makaleler!!!1bu bizim bölüm için ceza olmalı bu dersi görmemizin bir mantıklı açıklaması olmalı..anlamyrm anlayamyrmm.kitabı okudum ama hoca onlinedaki makaleleri okumadan olmıyacanı söyledi ve ben yrn saat 4 e kdr hepsini okuyup yetiştirmem lazım faydası olurmu bilmem ama en azından vijdanımı rahataltmam lazım...umarım yrn kalem oynatabilirm...İYİ GECELR

30 Mart 2009 Pazartesi

MUTLULUĞUN 4 KELEBEĞİN HİKAYESİ İLE TANIMI..


Dört kelebek ateşin gerçek sırrına ulaşmaya karar verdiler… İlk kelebek ateşin uzağından geçip gelir ve şöyle der; “ateş aydınlatan bir şeydir.” Bu gerçeğin tam bilgisi değildir… İkinci kelebek ise biraz daha yaklaşıp döner ve şöyle der; “Ateş ısıtan bir şeydir.” Bu da gerçeği anlatmak için eksiktir. Üçüncü kelebek ateşe iyice yaklaşır, alevler kanatlarına değer geçer ve döndüğünde, “işte ateşin gerçek bilgisi” der. “ateş yakıcı bir şeydir.” Dördüncü kelebek bununla yetinmez. Ateşin çevresinde döner,dolanır,kavrulur ve birden bire ateşin içine dalarak bir an parladıktan sonra, alevlerin içinde görünmez olur… Ateşin gerçek bilgisini anlayan tek kelebektir o… Ancak bunu diğer arkadaşlarına anlatacak durumda değildir… Anlatmasına gerekte yoktur… Hiç kimse ateşin ne olduğunu başkasının anlatmasından öğrenemez… Ateşe ancak dokunarak öğrenilir, onun ne olduğu… Hepimiz bu öyküdeki dördüncü kelebek olmayı düşlüyor ama ömrümüzü diğer üç kelebek gibi tamamlıyoruz...--------------------

22 Mart 2009 Pazar

hayatı ıskalama lüksün yok senin!

çok beğendiğim bi yazıyı paylaşmak istiyorum sizinle!

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.Sen kendini paralarken ,o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını baliğin yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler,ya da bilip de duymayanlar acıtsa da İçini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... Nazım Hikmet...

TAKINTIM GELDİ YENMEM LAZIM!

Kimi günde 25 kez ellerini yıkar, kimi evden her çıkışında 7 kez geri dönüp kapıyı kilitleyip kilitlemediğine bakar, kimi de evindeki koltukların simetrisinin ikide bir bozulmasından rahatsız olur. Bu anormal davranışlar ciddiye alınacak kadar önemli bir rahatsızlık.Çünkü takıntılar insan hayatını çekilmez bir hale getirebilir. Az ya da çok hemen hepimiz kafamıza birçok şeyi takar, sorun eder, saatlerce, hatta günlerce o konuyu düşünürüz. Sonra da “Hiçbir şey kafaya takmaya gelmez” der ve geçer gideriz. Peki ya geçip gidemeyenler…
Bilimsel araştırmalar obsesif kompülsif bozukluk denilen “takıntı” hastalığının beyindeki serotonin bozukluklarından kaynaklandığını ortaya çıkardı. Özellikle de çocuklukta beyne yazılmış yanlış senaryolar ileriki yaşamda takıntı haline gelebiliyor. Beynin bu davetsiz misafirleri olan takıntıda insanın aklına bir düşünce, bir hayal gelir, oturur ve bir türlü oradan kalkmaz. Kafa bozuk plak gibi takılır kalır aynı yerde. “Takıntılar” kitabının yazarı Uzman Doktor Oğuz Tan’a göre, takıntı, depresyon gibi üzüntü ya da sıkıntı sonucu ortaya çıkabilecek bir hastalık değil. İnsanlar takıntılarının mantıksız olduğunun farkındalar; ama bir türlü kafalarından atamıyorlar. Hatta bazı takıntılar ters tepebiliyor. Sürekli elini yıkayan kişi temizlenmediğini düşünüyor ve hiç yıkamıyor ya da namazı yanlış kıldığını zanneden kişi namazı bırakabiliyor. Bazıları da ‘Kapıyı kilitledim mi?’ sorusunu düşünüp durmak yerine evinden hiç dışarı çıkamıyor.

13 Mart 2009 Cuma

:))))


yeni gelinle kaynana:):):)
gözyaşı tarafından Per, 2007-06-21 11:35 tarihinde gönderildi.


yeni gelinle kaynanaGelinle kaynana karşıkarşıya oturmuşlar.Kaynana"Gelin! Sen daha yenisin, birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşarak anlayalım!" demiş.
Gelin de"Tabi anne' konuşalım!" demiş.
Kaynana başlamış anlatmaya:"Aman kızım! Benim 3 halim vardır, dikkat et.Saçıma gül takmışsam neşeli olurum, her yola gelirim.kulağımın arkasına gül takmışsam havamda olmam, çok ısrar etme.Eğer yakama gül takmışsam sakın etrafımda dolaşma, çok sinirli olurum!"
Gelin kaynanaya lafını bitirince başlamış lafa:"Anne! Benim halim malim yoktur. Koltuğa kendimi atarım, televizyonumu açarım! sen gülü nerene takarsan tak, ben keyfime bakarım!"

!!!!!!!!!!!!!!!!!1

Genç Beyin “En iyi dergi” seçildi
TUGED (Türkiye Gençlik Derneği) “en iyiler”i seçti. 20’nin üzerinde alanda “en iyiler”in belirlendiği yarışmada dergi dalında Genç Beyin “en iyi dergi” seçildi. 28 Haziran 2008 cumartesi gecesi düzenlenen törende “en iyiler”e şiltleri takdim edildi. Genç Beyin’in şildi dergimizin sahibi ve yazı işleri müdürü Abdülkadir Akgündüz’e verildi. Genç Beyin daha önce de 2 yıl üstüste “Yılın dergisi” seçilmişti.

genç BEYİN!


İYİ AKŞAMALAR.dersler başladı ve yoğunlaştı,hocalarımız hızlı bir şekilde ödev yağdırıyı.bu ay dergi araştırma ödevimiz var,bu konuda derste kulk misafiri olduğum ve paylaşmak istediğim bi konu var...dergi ödevi için herkez aylık bi dergi seçmemizi istedi,beinde bunu duyunca uzun zamandır okuduğum dergiyi sınıftaki arkadaşalarım paylaşma heyecanıyla GENÇ BEYİN dergisi geldi aklıma..ama hocanın bu dergi için LİSE SEVİYESİNDE derg demesi beni hem şaşıttı hemde üzdü..dergi her anlamada muhteşem ve her satırı son derece altın değerind biligiler içeren ve çoğu zamanda benim bile anlamaı zorlaştıran bi dergiye yaptığı yorum beni çok şaşırttı.evde biz payalaşamazken böyle bir kelime ŞAŞIRTICI!EMİNİM HOCAMIZda okusa anlayamadığı bir çok nokta olucaktırr ki bunu dediğine göre de hiçç anlayamamış..neysee daha fazla biy demiyrm çünkü bu durum çok canımı sıktı,arkadaşalrımı böyle bi dergiyi tanıtımaktan mahrum ettiği için hocaya ayrıca ÇOK MİNNETTARIM!!

10 Mart 2009 Salı

krizzz

meraba..bir krizdir lafı almış başını gidiyoo sektörler dağılıyo,dolar altın yükseliyoo,televizyonlsr yıklıyo..yaniiherşey alt üst olmuş durumda.ama benim anlayamadığım bişey var geçekten kimler krizden mağdur??bi yanda gerçekten herşeyi gayet tıkırında giden bi kesim biyerde ise açlık sınırında insanlar...bu kriz kimi teğet geçti?kim yıktı geçti?

26 Şubat 2009 Perşembe

........

ilk defa blog yazmaya başladığımdaa ne yazsam diye düşünyrm cidden tıkandımm..üzgünmm
söz bunu telafi etcemmm..iyi gecelr

17 Şubat 2009 Salı

BENN

BENDE NE CİLA NE RİYA OLABİLİR,KALBİMDE BULUNMAYAN BİR HİSSİN GÖRÜNTÜSÜ DE HİÇBİRZAMAN ALNIMDA GÖRÜLMEZ.VE NİHAYET BEN HER YERDE O KADAR KENDİME BENZERİMKİ BİLGE ROLÜ OYNAMAYI VE ÖYLE GÖRÜNMEYİ EN ÇOK İSTEYENLER BİLE DAİHL OLMAK ÜZERE KİMSE BENİ SAKLAYAMAZ.

12 Şubat 2009 Perşembe

sdfghjk

herkeze merabaa..son günlerimz arkadaşlar,yoğun bi tempoya hazır olmalıyız,çünkü 2.dönem daha yoğun olcakmış diyolar bilenlerr.ben daha ders kaydımı bile yapmadım..yarn işaalh halledicemm.ayrıca malum cumartesi sevgililer günü heryer bas bas bağırıyo..aman ne önemli:)illa herşeyin tadını kaçırcaz dimi..tmm güzel hoş sevenler sevilenler falan filan bana gelirse sevdiğinle olduğun her gün özel ve güzeldir hatta her an,onu tanıdığın her an...neysee derni mevzular bunlar girmeden ben çıkyrmmm herkeze iyi gecelr..

10 Şubat 2009 Salı

...........

herkeze meraba..bu hafta konu sanırım okuln başlaması.evt tatil bitiyo çok uzun bi tatildi.ve daha 1. sınıfa adepte olamayan bizler için iyimi oldu kötümü bilmyrm ama bence pek iyi olmadı.çünkü ben okuldan iyice soğudumm..alışmam çok zaman alcak bilyrmm..
kimse istemiyo başlasın kim ister ki bu kdr zamandan sonra..çok merak edyrm okul bu kdr uzun tatil planlarken neyi düşünerek yaptılar bunu!iyi dinlendik iyi yattık tmm hepsi güzel hoşda..iiyi olmadı. eminim benim gib düşünenelr vardır.neyse....herşey bi yana çok güzel bir tatil geçiridim ve kendimle ilgili çok güzel kararlar verdim herşeyin güzel olcana dair umutla doldum bakalım hayırlısı...okulda görşrz!!

8 Şubat 2009 Pazar

geldimmmm.....

1 Şubat 2009 Pazar

malesef bugün izmite dönüyorum:(üstelik bu sefer sadece babamla kalcam tek...babam içn katılyrm bunada.babam için değer..o bizim için samsunda 3 sene tek kaldı.ailem için her tirli fedakarlık yapabilirim(özellikle babam için)yanımda yine bi kitap götrmeyi düşünyrm kitap bitirmek için çok uygun bir ortam zaten...maleseff haftaya cumaya kdr blog yazamıcamm beni mazur görün hocam..yazcak çok şey var işaalh dönüşte paylaşcam hepsini..grşrmek üzeree:)

31 Ocak 2009 Cumartesi

birz izimtten bahsetmeki istyrm..geçen gün annemin dediği gibi istanbul PEYGAMBER duası almış şehir olmasındanmıdır nedir hiçbiyer onu yerin tutmuyo..
kalabalık,havası pğis,pahalı,yaşaması zor,her türlü bela bu şheride ama buna raqğmen burda doğmuş ve büyümüş biri olarak asla istanbuldan bŞKA BİYERDE YAPAMIYACAĞIMI Bİ KERE DAHA ANLADIM.izmittede bir dfeniz var ama bir boğaz köprüsü yokk gemileri onunda var ama insanın bakası gelmiyo..merak edyrm yaşamayanlarda bizim kadr zevk alıyomu bu şehirden??

30 Ocak 2009 Cuma

İZMİTTT

herkeze meraba..öncelikce hocam sizden özürdilemek isytrm ama bu hafta blog yazamamda inanın çok geçerli bi sebebim vAr öncelikle onu paylaşmka istyrm;babamın yaklaşık 1 ay önce tayin çıktı izmitee..ve orrda ev tutuutu ve kardeşimin okulu kapanır kapanmazda bizi yanına taşıdıı..ve gitmeden önce babam tututuğ evi yere göğe sığdıramadıı bende büyük bir hevesle gittim ve dumur oldumm.TAM BİR MAHRUMİYET BÖLGESİ.telefn çekimyo,televizyon çekmiyo.internet zaten çekmiyoo..ev izmitin tepesindee insanlardan uzakk bir evvv.babama göre harika bi manzarası varr havası temizz ama bana hiç yi gelmedii özellikle teknoloji mağduru olunca..bir hafta kaldım ama o bir haftayı bana sorunn!niyetim rahatlamaktı ama fazla rahatladım rahatımm sitrese döndü!birde sizden tehtid mesjlrı görünce yice gerildimm..istnbula geldik bu akşam ve gelir gelmez laptopu açtımm..tekrar söylyrm nolur kusura bkmayn hocam inanın mAhçubum aama gördüğünüz gibi elimde olmayan sebeplerden dolayı yazamadım.babam pazar günü beni yine götürecek mahrumiyet bölgesinee:((((ama ben gitceğim dakkaya kdr inanın yazıcam çünkü ben blog planının başından beri gayet zevkle yazdım..ve devamda edicemm ..görşmek üzereee

13 Ocak 2009 Salı

KİTAPP


tatill hızla ileriliyoo..ve okul başlamadam en azından biri iki kitap bitirmeliyim diye düşündüm..ve evde bulduğum iki kitaba beraber başladım biri;HZ.ÖMER diğeri;ABDÜLHAMİDİN KURTALARLA DA NSI.her ikisini tavsiye edyrm biri adaletin simgesi hak'la batılı ayırt eden sultanı anlatıyoo muhteşem bir şekilde diğeri ise 33 yıl boyunca tahtında ciddi sıkıntılar ve mücadeleler veren ABDÜLHAMİTİ.bence her gencin bilmesi ve öğrenmesi gereken şahsiyetler olduğunu düşünüyorr ve ISRARLA TAVSİYE EDYRMM....

6 Ocak 2009 Salı


İnsana Dair Yapılan Her Zulme Hayır!
Orada çocuklar öldürülüyor.Orada anneler yavrularını kaybediyor, insanlar katlediliyor.Orada çocuklar yürümeye başladıklarında oyun oynamayı değil taş atmayı öğreniyorlar.Orada dökülen gözyaşı kanla karışıyor.Orada umut gökyüzünde dumanların arasında yitip gidiyor her gün.
Dünyamızın 'Filistin' diye anılan bir parçasında insanlığımızın hunharca yok edilişini seyrediyoruz.
Filistin bizim kardeş ülkemiz. Filistin'de yapılan katliamı, bir futbol maçı izler gibi ya da bir film seyreder gibi seyretmeyi reddediyor, bu katliamın failleriyle aynı cinse sahip olmamızdan ötürü insanlığımızdan utanıyoruz.
Filistin'de süren katliam, insanın insana karşı nasıl vahşileşebileceğinin korkunç bir örneği olarak önümüzde durmaktadır. Yüreğimiz yanıyor, haykırıyoruz!Bütün dünyanın gözü önünde işlenen bu katliama başkaldırdığımızı ilan ediyoruz.Mazlum çocuk Hanzala’nın feryatları arşa yükselirken ve ölen tüm çocuklar Hanzala iken, herkesi Hanzala’nın çığlığına ses vermeye, yardım etmeye çağırıyoruz…
Hanzala, yüzünü bahara çevirmiş çocuk!Özgürlüğü bekleyen çehreni özgürlüğe çevirene kadar yanındayız, tüm içtenliğimizle yanında olduğumuzu beyan ediyoruz.
Orada katledilen; insanlığımız, ruhumuz ve vicdanımızdır. Dünyanın en korkunç terör mekanizmasına dönüşen İsraili, insanlığımızı hunharca katletmesinden dolayı kınıyor, onu insanlık ve tarih önünde tel'in ediyoruz.

1 Ocak 2009 Perşembe

mutlu olmak için!!!

Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki, zaman diye bir şey yoktu. İnsanlar, güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Derken, zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına, "dün" dedi, diğer parçasına "bugün", öteki parçasına da "yarın". Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telâşlandı; ama işin ilginç tarafı, tüm telâş ve pişmanlıkları, güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bugününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor; dün de, bugün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bugünü eline yüzüne bulaştırdı... Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki, yarının telâşını da, dünün pişmanlığını da, hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı. Ne yarın, ne de dün!